İstanbul, 14 Ekim 2017 / 14 Oct. 2017
Kırmızı bir çalışma
A red study
İstanbul gezime dair fotoğraf çalışması hikayeleştirmesi.
Kırmızı yoğunluklu bir çalışma yapmak istedim ve Kodak'ın Aerochrome Infrared filmlerini ilham alıp tamamen Lightroom üzerinden bu ilhamın ışığında bir düzenleme yaptım.

Storifying the photostudy of a trip to İstanbul. 
I wanted to use red as the base color of my study and I took Kodak Aerochrome Infrared films as an inspiration point and let my inspiration to take me on an entirely Lightroom based edit of my own.
Hiç bilmediğim şehrin ilk defa geçtiğim sokaklarında hiç tanımadığım birinin fotoğrafını çekmek çok korkutucuydu. Sonrasında benim için çok güzel şeylere yol açacak fotoğrafçılık yolumda çıktığım önemli bir basamaktı.

Taking a photo of a stranger in a random street of a city I met for the first time was horrifying. Yet, it was a significant stair to a journey that'll lead amazing adventures, memories and basically everything.
İstanbul'a gidişim de çok saçmaydı bir yandan. Akşam 7'de başlayacak çok sevdiğim bir insanın düğününe gitmek için dersimin iptal olmasıyla fırsat doğmuştu ve gece 1'de bilet alıp 2'de otobüse binmiş ve sabahın gereksiz erken saatlerinde elimde takım elbisemle Üsküdar'a ayak basmıştım. Sonraki 12 saat ise en az bir haftaya değer anılar edineceğim garip bir serüvendi.

How I went to İstanbul was awkward too. A dearest friend had a wedding at 7 PM and I got a chance to go since my course on that day was cancelled and I bought a ticket for a bus at 2 AM from Ankara to İstanbul and it was already 1 AM. I steamed out from my dorm to catch the bus. Early morning hours, I stepped down to Üsküdar with a suit in my hand and my Canon. Next 12 hours were an adventure that'll worth a week time.
"Pardon, sokakla uyumunuz çok güzel. Bir fotoğrafınızı çekebilir miyim?" 

"Excuse me, your rhythm with the street is just beatiful, can I take a photo?"
"Gel bak seni nereye götüreceğim, Salt Galata'ya gittin mi? Aa, ciddi misin? Mutlaka gitmelisin, gel." 

"Come, see where I'll take you to. Did you ever see Salt Galata? No? Seriosly? You have to, come on."
Siyasi duruşu ve bence biraz da fazla atarlı geçmişi yüzünden iş alamayan bir yönetmen, güvenlik firmasında müdürlük yapan eski bir komiser, ilkokulda Anadolu Üniversitesi'nde Cam Sanatları bölümünde gördüğüm işleri yapan sanatçı, Karaköy'de beni gasp etmeye çalışan tinerci, sokağın ruhunu taşıyan güzel bir kadın ve kısa kısa sohbetler ettiğim onlarca insan...

A director can't find a job because of his political stance and his aggressive and impudent attitude, a retired commissar now managing a security firm, the glass artist I remember from a trip we had to Anadolu University Faculty of Fine Arts when I was a kid, glue sniffer gang who tried to rob me, the girl carrying the soul of the streets and all those people I chat...
Çantama asılı takımımı buruşuksuz tutmaya çalışarak bacaklarımın dayanabildiği kadar yürüdüğüm, sürekli yeni şeyler keşfetmeye çalışıp hiç girmemem gereken yerlere defalarca girdiğim bir gün oldu. Sabahın köründe Üsküdar'da başlayan yolculuğum Galata, Beyoğlu, Karaköy, Taksim ve Kadıköy'den dolanıp yine Üsküdar'da askeri bir tesisin düğün salonunda çok sevdiğim iki insanın düğününde kız tarafının arkadaşları masasında son bulup yine gece 2'de bir bilet bulduğumda bi' hüzün çöktü. Asla seveceğimi düşünmediğim bu şehirde sadece ayakta durmak dahi oldukça yorucuyken birkaç gün daha kalamamak beni nasıl bu kadar üzdü çok şaşkındım. Sabah 6.30'da Ankara Maltepe metrosunun merdivenlerden çıkarken hissettiğim haz dolu yorgunluk hatıralarımda her zaman özel bir yere sahip olacak.

It's been a day I walked as long as my legs beared while trying to keep my suit hanging to my bag wrinkleless and a day I walked placed I shouldn't just to explore new things. My trip, started at the crack of the dawn at Üsküdar drew a circle around Galata, Beyoğlu, Karaköy, Taksim and again Kadıköy to Üsküdar ended in a military ball saloon where the wedding was. I couldn't find a meaning why a gloom fall on me when I found a ticket back again at 2 AM while sitting with friends' table at the wedding. The pleasureful tiredness I felt at 6.30 AM while climbing the stairs of Maltepe metro station in Ankara will always have special spot in my memories.
Back to Top